قوله
تعالى قتل
أصحاب
الأخدود - سورة البروج
بسم الله
الرحمن
الرحيم
461- "Hendekleri
Hazırlayanların Canı Çıksın" (Buruc 4)
أنا أحمد بن
سليمان نا
عفان بن مسلم
نا حماد بن
سلمة نا ثابت
البناني عن عبد
الرحمن بن أبي
ليلى عن صهيب
أن رسول الله
صلى الله عليه
وسلم قال كان
ملك ممن كان
قبلكم وكان له
ساحر فلما كبر
الساحر قال
للملك إني قد
كبرت سني وحضر
أجلي فادفع
إلي غلاما
فلأعلمه
السحر فدفع
إليه غلاما
وكان يعلمه
السحر فكان في
الطريق إذ سلك
راهب فأتى
الغلام الراهب
فسمع كلامه
فأعجبه نحوه
وكلامه فكان إذا
أتى على
الساحر ضربه
وقال ما حبسك
فإذا أتى أهله
جلس عند
الراهب فإذا
أتى أهله
ضربوه وقالوا
ما حبسك فشكى
ذلك إلى
الراهب فقال
إذا أراد
الساحر أن
يضربك فقل
حبسني أهلي
وإذا أراد أهلك
أن يضربوك فقل
حبسني الساحر
فبينما هو
كذلك إذ أتى
يوما على دابة
فظيعة عظيمة
قد ح حبست
الناس فلا
يستطيعون أن
يجوزوا وقال
اليوم أعلم
أمر الراهب
أحب إلى الله
أم أمر الساحر
وأخذ حجرا
وقال اللهم إن
كان أمر
الراهب أحب
إليك وأرضى لك
من أمر الساحر
فاقتل هذه
الدابة حتى
يجوز الناس
فرماها
فقتلها ومضى الناس
فأخبر الراهب
بذلك فقال أي
بني أنت أفضل
مني وإنك
ستبتلى فإن
ابتليت فلا
تدل علي وكان
الغلام يبرئ
الأكمه
والأبرص
وسائر الأدواء
ويشفيهم وكان
جليس للملك
فعمي فسمع به
فأتاه بهدايا
كثيرة فقال
اشفني ولك ما
ها هنا أجمع
فقال ما أشفي
أنا أحدا إنما
يشفي الله عز وجل
فإن آمنت
بالله دعوت
الله فشفاك
فآمن فدعا
الله عز وجل
له فشفاه ثم
أتى الملك
فجلس منه نحو
ما كان يجلس
فقال له الملك
يا فلان من رد
عليك بصرك قال
ربي قال أنا
قال لا ولكن
ربي وربك الله
قال ولك رب
غيري قال نعم
فلم يزل يعذبه
حتى دل على
الغلام فبعث
إليه فقال أي
بني قد بلغ من
سحرك أنك تبرئ
الأكمة
والأبرص وهذه
الأدواء فقال
ما أشفي أنا
أحدا ما يشفي غير
الله قال أنا
قال لا قال
وإن لك ربا
غيري قال نعم
ربي وربك الله
قال فأخذه
أيضا بالعذاب فلم
يزل به حتى دل
على الراهب
فأتي الراهب
فقيل ارجع عن
دينك فأبى
فوضع المنشار
على مفرق رأسه
حتى وقع شقاه
إلى الأرض
فقال للأعمى
ارجع عن دينك
فأبى فوضع
المنشار على
مفرق رأسه حتى
وقع شقاه إلى
الأرض فقال
للغلام ارجع عن
دينك فأبى
فبعث معه نفرا
إلى جبل كذا
وكذا وقال إذا
بلغتم ذروته
فإن رجع عن
دينه وإلا فدهدهوه
من فوقه
فذهبوا به
فلما علوا به
الجبل قال
اللهم
اكفنيهم بما
شئت فرجف
الجبل فدهدهوه
أجمعون وجاء
الغلام حتى
دخل على الملك
فقال ما فعل
أصحابك قال
كفانيهم الله
عز وجل فبعث
معه نفرا في
قرقورة وقال
إذا لججتم معه
في البحر فإن
رجع عن دينه
وإلا فغرقوه
قال أبو عبد
الرحمن بعض
حروف غرقوه
سقط من كتابه
فلججوا به في
البحر فقال
الغلام اللهم
اكفنيهم بما
شئت فغرقوا
أجمعون وجاء
الغلام حتى دخل
على الملك
فقال ما فعل
أصحابك قال
كفانيهم الله
جل وعز ثم قال
للملك إنك لست
بقاتلي حتى
تفعل ما آمرك
فإن أنت فعلت
ما آمرك به
قتلتني قال
وما هو قال
تجمع الناس في
صعيد ثم تصلبني
على جذع فتأخذ
سهما من
كنانتي ثم
تقول باسم رب
الغلام فإنك
إن فعلت ذلك
قتلتني ففعل فوضع
السهم في كبد
قوسه ثم رمى
وقال باسم رب
الغلام فوقع
السهم في صدغه
فوضع الغلام
يده على موضع
السهم ومات
رحمه الله
فقال الناس
آمنا برب
الغلام فقيل
للملك أرأيت
ما كنت تحذر
فقد والله نزل
بك قد آمن
الناس كلهم
فأمر بأفواه
السكك فخدت
فيها
الأخاديد
وأضرمت فيها
النيران وقال
من يرجع عن
دينه فدعوه
وإلا فأقحموه
فيها وكانوا
يتنازعون
ويتدافعون
فجاءت امرأة
بابن لها
ترضعه فكأنها
تقاعست أن تقع
في النيران
فقال الصبي
اصبري فإنك
على الحق
[-: 11597 :-] Suheyb'in naklettiğine
göre Allah'ın Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) anlatıyor: "Sizden önce
geçen kavimlerden birinin bir kralı vardı ve o kral'ın bir de sihirbazı vardı.
Sihirbaz yaşlanınca krala: ''Ben yaşlandım ve ecelim yaklaştı. Bana bir genç
ver de ona sihir öğreteyim'' dedi. Kral, sihiri öğretmesi için ona bir genç
gönderdi. Genç, sihirbaza gidip gelirken yolunun üzerinde bir rahip
bulunuyordu. Onun yanında oturuyor, konuştuklarını dinliyor ve onu beğeniyordu.
Sihirbazın yanına her gittiğinde rahibe uğruyor ve onun yanında oturuyordu.
Sihirbazın yanına varınca da sihirbaz: ''Neden geç kaldın?'' deyip onu
dövüyordu. Ailesine dönerken de rahibin yanında oturuyor, ailesi de geç kaldığı
için kendisini dövüyordu. Genç, durumu rahibe bildirince, rahip: ''Sihirbaz
seni döveceği zaman, "Beni ailem geç bıraktı" de. Ailen seni dövmek
istediğinde ise: "Beni sihirbaz geç bıraktı" de'' diye tenbih etti.
Genç bu şekilde devam
ederken bir gün büyük bir hayvanın, insanların yolunu kestiğini ve geçmelerine
izin vermediğini gördü. Genç: ''Bugün rahibin mi, yoksa sihirbazın mı daha
üstün olduğunu öğreneceğim'' deyip eline bir taş aldı ve: ''Ey Allahım! Eğer
sana rahibin hali sihirbazın halinden daha sevimli ise sen bu hayvanı öldür ki
insanlar geçip gidebilsinler'' diyerek hayvana taşı attı ve onu öldürdü.
İnsanlar serbesttçe geçip gidebildiler. Genç gelip durumu rahibe bildirince,
rahip ona: ''Evladım! Sen benden daha üstünsün. Sen mutlaka imtihan olacaksın.
İmtihan edildiğinde beni kimseye söyleme'' dedi. Çocuk anadan doğma körleri ve
alaca hastalığına yakalananları ve diğer hastalıkları iyileştiriyordu. Çocuğun
bu durumunu, kral'ın sonradan kör olan yakın adamlarından biri duydu. Ona büyük
hediyelerle gidip: ''Eğer beni iyileştirecek olursan bu hediyelerin hepsi senin
olsun'' deyince, genç: ''Ben kimseyi iyileştirmiyorum. İyileştiren ancak
Allah'tır. Eğer Allah'a iman edersen seni iyileştirmesi için Allah'a dua
ederim'' dedi. Bunun üzerine o kişi Allah'a iman etti ve genç onun için dua
edince Allah da ona şifa verdi. Adam, kral'ın yanına varıp daha önce oturduğu
yere oturunca, kral: ''Gözünü kim açtı?'' diye sordu. Adam: ''Rabbim açtı''
cevabını verince, kral: ''Ben mi?'' diye sordu. Adam: ''Hayır. Benim ve senin
Rabbin olan Allah açtı'' karşılığını verince, kral: ''Senin benden başka rabbin
var mı?'' diye sordu. Adam: ''Evet'' cevabını verince kral gencin yerini
söyleyineeye kadar adama işkence etti. Kral genci getirtip ona: ''Evladım!
Senin sihirin o dereceye ulaşmış ki anadan doğma körleri, alaca hastalığına
yakalanmış olanları ve diğer hastalıkları iyileştiriyorsun'' deyince, genç:
''Ben kimseyi iyileştirmiyarum. İyileştiren ancak Allah'tır'' dedi. Kral:
''Yani ben mi?'' diye sorunca, genç: ''Hayır'' dedi. Kral: ''Senin benden başka
rabbin var mı?'' diye sorunca ise, genç: ''Evet. Benim ve senin rabbin olan
Allah'tır'' dedi. Bunun üzerine kral genci tutuklayıp durmadan işkence etti ve
sonunda o da rahibi ele verdi. Rahip getirilip: ''Dininden dön!'' denilince
rahip bunu kabul etmedi. Bunun üzerine rahibin başı bir testere ile biçip iki
parçaya ayrıldı ve her bir parçası bir yana düştü. Sonra (kral'ın adamı olan)
köre: ''Dininden dön!'' denildi. O da kabul etmeyince onun da başı testereyle
kesilip her bir parçası bir yana düştü. Sonra gence: ''Dininden dön!'' denildi.
Genç bunu kabul etmeyince kralonu adamlarına teslim etti ve onlara: ''Bunu alıp
şu dağın başına götürün. Tam tepesine ulaşınca bakın eğer dininden döndü ise
bırakın. Yoksa oradan aşağı atın'' dedi. Kral'ın adamları genci dağın 'tepesine
çıkarınca, genç: ''Ey Allahım! Sen dilediğin bir şey ile bunların şerrini
benden uzaklaştır'' diye dua etti. Dağ sallandı, adamlar genç aşağı düştüler ve
gelip kral'ın yanına girdi. Kralona: ''Seni dağa götürenlere ne oldu?'' diye
sorunca, genç: ''Allah beni onların şerrinden kurtardı'' dedi. Bunun üzerine
kral, o genci, adamlarından başka bir gruba teslim etti ve onlara: ''Bunu alın,
büyük bir gemiye bindirin. Tam denizin ortasına vardığınızda, eğer dininden
dönerse bırakın yoksa onu denize atın'' dedi. Adamlar genci alıp denize
açıldılar. Genç orada da: ''Ey Allahım! Sen dilediğin bir şeyle bunların
şerrini benden uzaklaştır" diye dua edince gemi alabora oldu ve adamlar
boğuldular. Genıç, gelip kral'ın yanına girdi. Kralana: ''Seni denize
götürenlere ne oldu?'' diye sorunca, genç: ''Allah beni onların şerrinden
kurtardı'' dedi. Sonra genç, krala: ''Benim sana söylediklerimi yapmadıkça beni
öldüremezsin'' dedi. Kral: ''O nedir?'' diye sorunca, genç: ''İnsanları bir
alanda topla. Beni bir ağaca as. Sonra sadağımdan bir ok alıp onu yaya tak.
Sonra: "Gencin Rabbi olan Allah'ın adıyla" deyip oku at. İşte bunu
yapacak olursan ancak beni öldürebilirsin'' dedi. Kral, insanları bir alanda
toplayıp genci bir ağaca astı. Gencin sadağından bir ok alarak yaya yerleştirdi
ve: ''Gencin Rabbi olan Allah'ın adıyla'' deyip oku gence attı. Ok gencin
şakağına saplandı. Genç, elini okun saplandığı yere koyarak öldü. Bunun üzerine
bütün insanlar: ''Biz, gencin Rabbine iman ettik'' dediler. Krala: ''Gördün mü
valIahi senin korktuğun başına geldi, insanlar iman ettiler'' denilince kral,
yol kavşaklarına hendekler kazılmasını emretti. Kazılan hendeklerde ateş
yaktırdı ve: ''Dininden dönenleri bırakın, dönmeyenIeri oraya atıp yakın''
dedi. Ateşe atanlar ile atılanlar arasında itiş kakış oluyordu. Bir kadın
emzirdiği oğluyla gelip kendini ateşe atmaktan çekinince, çocuk (dile gelip):
''Sabret çünkü sen, hak üzeresin'' dedi."
Tuhfe: 4969
Diğer tahric: Müslim
(3005); Tirmizi 83340); Ahmed, Müsned (23931); İbn Hibban (873).
أنا عمرو بن
علي أنا عبد
الرحمن نا
حماد بن سلمة
عن سماك عن
جابر بن سمرة
أن النبي صلى
الله عليه
وسلم كان يقرأ
في الظهر
والعصر إذا
السماء انشقت
والسماء
والطارق
ونحوها
[-: 11598 :-] Cabir b. Semure'nin
bildirdiğine göre Allah'ın Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) öğle ve ikindi
namazında Buruc, Tarık ve buna benzer sureleri okurdu.
Daha önce 1053'te
geçmişti.